Sayfalar

27 Haziran 2011

A Dangerous Method Trailer

     Yönetmen; David Cronenberg. Oyuncular; Viggo Mortensen, Keira Knightley, Michael Fassbender, Vincent Cassel. Konu; psikanalizin henüz doğmakta olduğu dönemde Sigmund Freud ve Carl Jung'un hayatları ve bu iki dahiyi karşı karşıya getiren bir kadın hasta. 
      Kamera arkasındaki ve önündeki isimler ile filmin konusu beni heyecanlandırmaya yetti. Kasım ayında gösterime girecekmiş. Buyrunuz bu da ilk kareler ve fragmanı.

     

23 Haziran 2011

Sinemanın En Tehlikeli Seri Katilleri

Tehlikeli, acımasız, karanlık ve cani seri katiller beyazperdenin vazgeçilmez figürlerinden. Oldukça soğukkanlı ve hatta karizmatik bu arızalı karakterler her ne kadar gerçek hayatta karşılaşmak istemeyeceğiniz tipler olsa da içten içe hayranlık duymamak elde değil. Kurbanlarını son derece acımasız yöntemlerle katleden, hem yakalanmak isteyip hem de yakalanmayacağından son derece emin bir şekilde polisle köşe kapmaca oynayan seri katillerin ortak özelliği ise keskin zekaları ve öldürmekten zevk almaları.  
Dizi dünyasının eli kanlı seri katili Dexter’ı izlerken sinemadaki seri katilleri düşündüm ve kalabalık bir liste çıkardım. Ama sevişen, öpüşen, içen, sızan gençleri öldürmekten başka işi olmayan Michael Myers (Halloween) ve Leatherface (The Texas Chainsaw Massacre) gibilerini liste dışı bıraktım. İşte en kanlı, en kötü seri katiller ilk 10:
10.    Aileen Wuornos – Monster (2003)
Kadınların seri katil olmasına pek alışkın değiliz ama Aileen’ın hikayesi gerçek hayata dayanıyor. Çocukken tazice uğramış, sürekli itilip kakılmış ve sonunda fahişelik yapmaya başlamış. Aşık olduğu Selby sayesinde tam mutlu oldum derken, kendisine tecavüz etmeye kalkışan bir müşterisini öldürür. Sonra da hazır elim değmişken diye diğer müşterilerinin de icabına bakmaya başlar. Listedeki diğer isimler gibi öldürmekten özel bir zevk aldığı söylenemez, asıl motivasyonu erkeklerden intikam almak.  
Olur da bir gün karşılaşacak olursanız: Kibar davranın, kadın ruhunu okşayan sözler söyleyin.  
9.   Jigsaw – Saw (2004)
Aslında kendisini pek sevmiyorum, hatta mide bulandırıcı cinayetlerinin yer aldığı serinin değil tamamını yarısını bile izlemedim. Ama ilk filmdeki müthiş zeka oyununa binaen listeye almaya karar verdim. Kurbanlarının hiç birini kendi elleriyle öldürmüyor. Bol bol boş vakti ve parası olduğundan olsa gerek, yaptığı birbirinden eksantrik icat ve düzenekler aracılığıyla kurbanların ya kendisini ya da karşısındakini öldürmesini sağlıyor. Ölümcül bir hastalığa yakalanmış ve geri kalan günlerini de insanlara ahlak dersi vermeye adamış diye sempati duyacağımızı sanıyorsa yanılıyor. Git kardeşim bi sayfiye yerine takıl orada, paranı da bağışla hayır kurumlarına. Sevap kazanırsın giderayak.
Olur da bir gün karşılaşacak olursanız: Paniğe kapılmayın. Nasıl olsa kurtulamayacaksınız.

8.   Dr. Robert Elliot/Bobbi – Dressed to Kill (1980)
Düzenli ve normal bir hayatı olan terapist Robert kişilik bölünmesinden mustariptir. Dr. Jeykıll ve Mr. Hyde’ın hikayesine benzer şekilde, Robert’ın alter egosu da Bobbi’dir. Dr. Elliot’ın ağırbaşlı, anlayışlı ve cool hallerine karşılık, Bobbi sarı peruğu, uzun parlak deri paltosu, kocaman güneş gözlükleri ve keskin usturası ile kadınları acımasızca doğramaktadır. Bu kadınların ortak noktalarının cinsel açıdan özgür bir hayat sürmeleri ise tamamen tesadüf olsa gerek.
Olur da bir gün karşılaşacak olursanız: Terapiye falan gitmeyin. Malum kelin merhemi olsa başına sürer.
7.   Mark Lewis – Peeping Tom (1960)
Sanatçı ruhu taşıyan, fotoğraf ve filme düşkün bir genç. Ama temiz yüzüne, sanat aşığı hallerine bakmayın. Aslında röntgencinin teki. Psikopat babasından miras kalan genler sayesinde olsa gerek insanların ölüm anlarını ölümsüzleştirmeyi yani kameraya almayı kafasına takmış. Kamerasına yerleştirdiği bıçak ile kurbanlarını öldürürken aynı zamanda çekim yapabiliyor. Mottosu “dünyanın en korkutucu şeyi korkudur”.
Olur da bir gün karşılaşacak olursanız: Face’te profil fotoğrafı yaparım diye poz vermeye falan kalkışmayın.
6.   Zodiac Killer – Zodiac (2007)
Tam bir muamma. Asla yakalanamadı, neye benzediği, kimin nesi olduğu bilinmiyor. İşlediği cinayetler hakkında 1974 yılına kadar polise şifreli mektuplar gönderen ve bu mektuplarda Zodyak işaretini kullanan gerçekten yaşamış (belki de hala yaşıyor) bir seri katil söz konusu. Tam 37 cinayetten sorumlu olduğu düşünülüyor. Öldürdüğü kişilerin öbür dünyada kendi köleleri olacağına inanacak kadar deli, ancak asla yakalanmamayı başaracak kadar da zeki. Şüpheli olduğu düşünülen kişiler de delil yetersizliğinden paçayı sıyırdı.
Olur da bir gün karşılaşacak olursanız: Film şeridi ambiyansıyla gözlerinizin önünden geçen hayatınızın tadını çıkarın derim.
5.   Patrick Bateman – American Psycho (2000)
Tam bir yuppie. Zengin, yakışıklı ve başarılı. Son derece de bakımlı. İkoncanlardan fazla kremi, peelingi, cilt maskesi ıvırı zıvırı var. Kullandığı herşey marka. Gittiği mekanlar ya da aldığı eşyalar üzerinden hava atmaya bayılıyor. Bayıldığı bir başka şey ise öldürmek. Fahişe, manken, arkadaş dinlemeden balta, testere ne bulduysa girişiyor. Bu esnada dikkat ettiği tek şey pahalı kıyafetlerine kan sıçramaması. Unutmadan, müzik zevki çok kötü.
Olur da bir gün karşılaşacak olursanız: Kızlar için iyi bir kısmet gibi görünüyor, cazibesine kapılır da evine giderseniz geçmiş olsun. Erkeklere de önerim onun fiyakasını bozacak hareketlerden kaçınmaları.  
4.   Jean-Baptiste Grenouille – Perfume: The Story of a Murderer (2006)
Doğduğu andan itibaren çevresindekilere uğursuzluk getiriyor. Güzel kokulara karşı saplantılı. Yaşadığı dönemde insanların pek yıkanmadığı ve her yerin pislikten kırıldığı göz önüne alınırsa aslında kendisine hak vermemek elde değil. Ancak kendi kokusunun olmadığı fark ettiğinde ideal kokuyu yaratmak için güzelim kızları telef etmeye başlıyor. Koku elde etme yöntemleri ise oldukça sıradışı ve hatta sapıkça. Sonunda ortaya çıkan parfümün kokusunu ise eminim merak etmeyen yoktur. Jean bizim zamanımızda yaşasaydı köşeyi dönmüştü.
Olur da bir gün karşılaşacak olursanız: Kurtulma şansınız nasıl koktuğunuza bağlı. Mesela soğanlı bişiler yediyseniz muhtemelen size yaklaşmayacaktır. Ama kızıl saçlarınız varsa üzgünüm hiç şansınız yok.
3.   Norman Bates – Psycho (1960)
İşletmeci. Issız, kimselerin uğramadığı tekinsiz bir motel işletiyor. Efendi, güler yüzlü ve anne kuzusu görünen karakterinin arkasında gerçekten de sağlam bir sapık yatıyor. Dondurulmuş kuşlara karşı özel bir ilgiye sahip. Annesi ve duştaki kadınlarla ilgili de ilginç fantezileri var ama fantezi kelimesi sizi yanıltmasın.
Olur da bir gün karşılaşacak olursanız: Otelinin adını veriyorum; Bates Motel. Önünden bile geçmeyin, yolunuza devam edin. Trafik canavarı ondan iyidir.
2.   John Doe – Se7en (1995)
Kültürlü, okuryazar bir katil. Fena halde de dindar. Tanrı tarafından görevlendirildiğine inandığı için, insanlara ders vermek, örnek olmak amacıyla cinayet işliyor. Hani nerdeyse “kendim için bişey istiyorsam namerdim, ne yaptıysam sizin için” diyebilir. Aynı zamanda da sabırlı biri. Kurbanlarına uzun uzun işkence etmekten hiç sıkılmıyor. Çok zeki olduğundan mı yoksa iflah olmaz bir manyak olduğundan mı (muhtemelen her ikisi de) bilinmez kendisi gelip teslim olmadıkça yakalamak mümkün değil. İnsanın kanını donduran soğukkanlılığı sayesinde ince ince kurduğu planını tam da istediği gibi sonlandırmayı başarıyor. Ancak hakkını vermek gerekir ki kendi günahlarını da kabul ediyor ve özeleştiri yapmasını biliyor.    
Olur da bir gün karşılaşacak olursanız: Pek kurtuluş şansınız olacağını sanmam ama “dünyadaki bu pislik, çürüme nereye gidiyor” tarzı bir muhabbet açarsınız belki bir şansınız olabilir.
1.   Dr. Hannibal Lecter – The Silence of the Lambs (1991)

Aslında John Doe ve Dr. Lecter arasında bir kararsızlık yaşadım ancak keskin zekası, ince zevkleri ve karizmasıyla Hannibal Lecter bir numaralı seri katilimiz olmayı haketti. Oldukça başarılı bir psikolog iken hastalarını yemeyi adet haline getiren Dr. Lecter film boyunca yoğun güvenlik önlemleri altındaki bir hücrede karşımıza çıksa da, o keskin bakışlarıyla izleyiciyi tedirgin etmeyi fazlasıyla başarmaktadır. Kendisi gibi diğer canileri yakalaması için FBI’ya yardım ederken, ajan Clarice Starling’ün çocukluk travmalarıyla ilgilenmeyi, isabetli ruhsal analizler yapmayı da ihmal etmez.
Olur da bir gün karşılaşacak olursanız: Sakın yemek teklifini kabul etmeyin, sizi yemese bile ne yedireceği bilinmez.

7 Haziran 2011

Fright Night Trailer

     Bir vampir filmi daha yolda. Twilight serisinin topladığı parsaların diğer yapımcıların da iştahını kabarttığı kesin. Bu sefer ki vampirimiz Küçük Emrah kaşlı Colin Farrel. Esas oğlan ise Terminator Salvation'da John Connor'ın ergen babasını canlandıran Anton Yelchin. Ağustosta gösterime girecek olan filmin trailerı da pek birşey vaad etmiyor doğrusu.


1 Haziran 2011

Happy Birthday Marilyn!

      Bugün Norma Jeane Mortenson'un ya da tüm dünyada bilinen adıyla Marilyn Monroe'nun doğum günü. Hollywood'un muhteşem sarışını bugün hala yaşasaydı 85 yaşında olacaktı. Ama yine de kendisinin tonton bir nineye veya botokslu bir şişme kadına dönüştüğünü görüp hayal kırıklığına uğramaktansa, filmlerindeki fettan performansıyla Marilyn'i hatırlamak daha iyidir ne dersiniz?



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...