Sayfalar

31 Ocak 2012

The Talented Mr. Ripley - Tu Vuo Fa l'Americano

      The Talented Mr. Ripley'i hatırlayan var mı? 1950'lilerin İtalya'sına ait kartpostalvari görüntüler ve harika müzikler eşliğinde geçen 1999 tarihli film, Patricia Highsmith'in romanından uyarlanmıştı. Zengin playboy rolünde Jude Law, yetenekli kötü adam rolünde ise Matt Damon'ın harikalar yarattığı filmin en keyifli sahnelerinden biri de ikisinin birlikte "Tu Vuo Fa l'Americano"yu söyledikleri sahnedir. 

27 Ocak 2012

The Girl with the Dragon Tattoo

Kişisel kanaatim David Fincher’ın gerçekten yaratıcı ve zeki bir yönetmen olduğu yönünde. Hatta Se7en ve Fight Club gibi iki şaheserden sonra pek çok sinemaseverin gözünde kredisi kolay kolay bitmeyecek bir yönetmen haline geldi. Bu yüzden de Panic Room, Zodiac, The Social Network gibi düzgün ama vasatın sınırlarında gezen filmlerini görmezden gelmek mümkün oldu. Ama The Girl with the Dragon Tattoo filmini çektiğini ilk duyduğumda neden böyle bir işe kalkıştığını pek anlayamamıştım doğrusu. Zaten bestseller olmuş bir serinin kitabını filme uyarlamak yeterince riskliyken ve bunu gayet başarıyla kotarmış bir başka film halihazırda mevcutken insan neden böyle bir işe kalkışır ki.
Hem kitabı okumuş hem de Niels Arden Oplev tarafından uyarlanan filmi seyretmiş biri olarak diyebilirim ki Fincher’ın “The Girl with the Dragon Tattoo”su aslında kendi içinde gayet tutarlı ve düzgün ancak bir o kadar da gereksiz bir film. Oplev’in versiyonu 600 küsur sayfalık detaylı bir öyküsü olan romana son derece sadık ve başarılı bir uyarlamaydı. Bu yüzden izlerken elimde olmadan iki filmi sürekli kıyasladım ve aynı filmin farklı oyuncularla ve biraz daha farklı mizansenlerle çekilmiş bir kopyası olduğundan başka bir şey düşünemedim. Burada diyebilirsiniz ki aynı kitaptan uyarlanarak çekilen iki filmin birbirine benzemesi kaçınılmaz. Evet doğru, ama o halde bari bu kadar yakın arayla çekmeseydiniz kardeşim derim ben de. Üstelik her yönetmenin kendi farklı bakış açısı, özgün bir tarzı olması gerekmez mı?
The Girl with the Dragon Tattoo’yu Avrupa versiyonundan ayrı olarak ele aldığımızda ise hakkını teslim etmek gerekiyor. Başta da söylediğim gibi Fincher gerçekten parlak bir yönetmen ve uzun süresine rağmen sıkmayan, isabetli oyuncu seçimleriyle öne çıkan derli toplu bir film ortaya koymuş. Özellikle Rooney Mara, Lisbeth Salander performansıyla Noomi Rapace’ın gölgesinde kalmamayı başarmış. Daniel Craig ise James Bond karakterinin üzerine yapışmaması için farklı rollerde elinden geleni yapıyor. Filmin bir de muhteşem açılış jeneriği var ki gerçekten bayıldım ancak fütüristik bir rock klibi havasındaki bu jeneriğin filmle alakasını pek bulamadım. Filmin bana göre bir başka sorunu ise finale doğru Harriet Vanger’in gizeminin çözüldüğü sahne. David Fincher romandakinden başka bir son çekerek, o çok sevdiği “seyirciyi şaşırtma trüğü” ile (bkz. The Game, Se7en, Fight Club) farklı olacağını düşünmüş olmalı. Romanı okumayan ya da diğer filmi izlemeyenler için gerçekten hoş bir sürpriz olmuş olabilir tabi ama bence finali oldubittiye getirmekten başka bir işe yaramamış.  


Filmle ilgili son sözüm Lisbeth Salander karakteriyle ilgili olacak. Bir oyuncu için canlandırmanın pek de kolay olmadığını düşündüğüm bu yalnız, asosyal, arızalı, güçlü ve bağımsız kadın karakter muhtemelen gelecek devam filmleriyle de yakın zamanda beyazperdenin unutulmaz kadın karakterleri arasına girebilir. Demedi demeyin.

24 Ocak 2012

2012 Oscar Adayları

     
    Altın Küre ödüllerinin açıklanmasının üzerinden fazla zaman geçmeden 84. Oscar adayları da belli oldu. 26 Şubat'ta ödüle kavuşacak isimlerle ilgili tahminler yürütülmeye başlandı bile. Filmlerin hepsini izlemediğim için henüz net bir fikrim yok  ama gönlüm The Artist'ten yana.

En İyi Film
War Horse
The Artist
Moneyball
The Descendants
The Tree of Life
Midnight in Paris
The Help
Hugo
Extremely Loud & Incredibly Close
En İyi Yönetmen
Michel Hazanivicus - The Artist
Alexander Payne - The Descendants
Martin Scorsese - Hugo
Woody Allen - Midnight in Paris
Terrence Malick - The Tree of Life
En İyi Kadın Oyuncu
Glenn Close - Albert Nobbs
Rooney Mara - The Girl With the Dragon Tattoo
Viola Davis - The Help
Meryl Streep - The Iron Lady
Michelle Williams - My Week With Marilyn
En İyi Erkek Oyuncu
Demian Bichir - A Better Life
George Clooney - The Descendants
Jean Dujardin - The Artist
Gary Oldman - Tinker Tailor Soldier Spy
Brad Pitt - Moneyball
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu
Berenice Bejo - The Artist
Jessica Chastain - The Help
Melissa McCarthy - Bridesmaids
Janet McTeer - Albert Nobbs
Octavia Spencer - The Artist
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu
Kenneth Branagh - My Week With Marilyn
Jonah Hill - Moneyball
Nick Nolte - Warrior
Christopher Plummer - Beginners
Max von Sydow - Extremely Loud & Incredibly Close
En İyi Orijinal Senaryo
Michel Hazanivicius - The Artist
Kristen Wiig and Annie Mumulo - Bridesmaids
Woody Allen - Midnight in Paris
J.C. Chandor - Margin Call
Asghar Farhadi - A Separation
En İyi Uyarlama Senaryo
The Descendants
Hugo
Ides of March
Moneyball
Tinker Tailor Soldier Spy

En İyi Yabancı Film
Bullhead
Footnote
In Darkness
Monsier Lazhar
In Separation
En İyi Animasyon
A Cat in Paris
Chico & Rita
Kung Fu Panda 2
Puss in Boots
Rango
En İyi Belgesel
Hell And Back Again
If A Tree Falls; A Story Of The Earth Liberation Front
Paradise Lost 3: Purgatory
Pina
Undefeated
En İyi Sinematografi
The Artist
The Girl With The Dragon Tattoo
Hugo
The Tree of Life
War Horse
En İyi Kurgu
The Artist
The Descendants
The Girl With The Dragon Tattoo
Hugo
Moneyball
En İyi Sanat Yönetimi
The Artist
Harry Potter and the Deathly Hallows Pt. 2
Hugo
Midnight In Paris
War Horse
En İyi Kostüm
Anonymous
The Artist
Hugo
Jane Eyre
W.E.
En İyi Makyaj
Albert Nobbs
Harry Potter & The Deathly Hallows Pt. 2
The Iron Lady
En İyi Müzik
The Artist
Tinker Tailor Soldier Spy
The Girl With The Dragon Tattoo
Hugo
The Adventures Of Tintin
War Horse
En İyi Orijinal Şarkı
“Man Or Muppet” – The Muppets
“Real In Rio” – Rio
En İyi Ses Kurgusu
Drive
The Girl With The Dragon Tattoo
Hugo
Transformers: The Dark Of The Moon
War Horse
En İyi Ses Miksajı
The Girl With The Dragon Tattoo
Hugo
Moneyball
Transformers: The Dark of The Moon
War Horse
En İyi Görsel Efekt
Harry Potter and The Deathly Hallows Pt. 2
Hugo
Real Steel
Rise of the Planet of the Apes
Transformers: The Dark of the Moon
En İyi Kısa Film
Pentecost
Raju
The Shore
Time Freak
Tuba Atlantic
En İyi Kısa Animasyon
Dimanche
The Fantastic Flying Books Of Mr. Morris Lessmore
La Luna
A Morning Stroll
Wild Life
En İyi Kısa Belgesel
The Barber Of Birmingham: Foot Soldier of the Civil Rights Movement
God Is The Bigger Elvis
Incident In New Baghdad
Saving Face
The Tsunami & The Cherry Blossom

16 Ocak 2012

Golden Globe Goes to...

     
 Hollywood Yabancı Basın Birliği (Hollywood Foreign Press Association) tarafından 69 yıldır verilmekte olan Altın Küre Ödülleri dün gece sahiplerini buldu. Bu tarz ödül törenleri benim için fazlasıyla geç bir saatte yayınlandığından çok istememe rağmen her zamanki gibi izleyemedim. Ama kazananların çok da sürpriz isimler olmadığı ortada. Zaten çoğu kişi de kimin ödül aldığından çok kimin ne giydiği ile ilgilendiğinden böyle ödüllere çok da anlam yüklememek lazım. 
Kazananlarla ilgilenenler için ödül listesi aşağıda:



En İyi Film (Drama): The Descendants
En İyi Film (Komedi / Müzikal): The Artist
En İyi Erkek Oyuncu (Drama): George Clooney / The Descendants
En İyi Kadın Oyuncu (Drama): Merly Streep / The Iron Lady
En İyi Erkek Oyuncu (Komedi/Müzikal): Jean Dujardin / The Artist
En İyi Kadın Oyuncu (Komedi/Müzikal): Michelle Williams / My Week with Marilyn
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christopher Plummer / Beginners
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Octavia Spencer / The Help
En İyi Yönetmen: Martin Scorsese / Hugo
En İyi Senaryo: Woody Allen / Midnight in Paris
En İyi Şarkı: Madonna / Masterpiece (W.E.)
En İyi Müzik: Ludovic Bource / The Artist
En İyi Animasyon: The Adventures of Tintin
En İyi Yabancı Dilde Film: Jodaeiye Nader az Simin (A Separation) / İran

En İyi Dizi (Drama): Homeland
En İyi Dizi (Komedi/Müzikal): Modern Family
En İyi Mini Dizi ya da TV Filmi: Downton Abbey
En İyi Erkek Oyuncu (Drama): Kelsey Grammer / Boss
En İyi Kadın Oyuncu (Drama): Claire Danes / Homeland
En İyi Erkek Oyuncu (Komedi/Müzikal): Matt LeBlanc / Episodes
En İyi Kadın Oyuncu (Komedi/Müzikal): Laura Dern / Enlightened
En İyi Erkek Oyuncu (TV Filmi/Mini Dizi): Idris Elba / Luther
En İyi Kadın Oyuncu (TV Filmi/Mini Dizi): Kate Winslet / Mildred Pearce
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Dizi/Mini Dizi/Tv Filmi): Peter Dinklage / Game of Thrones
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Dizi/Mini Dizi/Tv Filmi): Jessica Lange / American Horror Story

6 Ocak 2012

Mission: Impossible - Ghost Protocol

Görevimiz Tehlike dizisini yıllar önce televizyonda doğru dürüst dizi yayınlanmadığı dönemlerde büyük bir zevkle izlerdim. Unutulmaz bir klasik haline gelen jenerik müziği, zor ve tehlikeli görevlerin üstesinden gelen beş kişilik ekibin maceralarıyla böylesine popüler olmuş bir dizinin beyazperdeye uyarlanması da çok gecikmedi tabi. İlk film 1996’da Brain De Palma gibi bir usta yönetmene emanet edildi ve serinin bana göre en başarılı filmi oldu. Gerçi yıllardır bağrımıza bastığımız, grubun başı Jim karakterinin madik atması hiç hoşuma gitmemişti ama konumuz bu değil. Serinin ikinci filmi ise dört yıl sonra geldi, bu kez kamera arkasındaki isim John Woo’ydu. Ancak maalesef filmde, etrafta güvercinlerin kanat çırptığı stilize ve abartılı dövüş koreografilerinden başka akılda kalan bir şey yoktu. 2006 tarihli M:I:3 ise aksiyonun dibine vurmakta son derece kararlıydı; böylece bolca patlama, hızlı takipler, uçan tekmeler ve illa ki yüksek binalardan aşağı atlayan bir Tom Cruise izledik.
Mission Impossible Ghost Protocol’de de serinin üçüncü filmindeki formül aynen uygulanmış. Üstelik de dozu arttırılarak. Kremlin’in havaya uçtuğunu ve Ethan’ın dünyanın en yüksek binasına Spider Man misali tırmandığını söylersem ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Peki tüm bu aksiyon sahneleri izleyeni eğlendiriyor mu, heyecanlandırıyor mu, derseniz cevabım evet. Ama şöyle sağlam bir entrika var mı, izlerken beynimizi kullanmak zorunda kalacak mıyız derseniz, cevabım hayır olacak. Aksiyon uğruna senaryo feda edilmiş. Gizli ajan filminde olması gereken zekice entrikalar ya da tuzaklar bekliyorsanız hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Bu devirde hala “ABD ve Rusya’yı birbirine düşürüp, nükleer savaş çıkarmak isteyen kötü adam ve onu durdurmaya çalışan kahraman” formülünden başka bir şey akıl edemeyen senaristleri biraz daha yaratıcı olmaya davet ediyorum. Film boyunca arz-ı endam eden karakterler de başka bir alem. Bilgisayar kurdu bir nerd, seksi ajan kontenjanı için bir kadın, gizemli yan karakter ve nükleer silahlara meraklı bir kötü. Şöyle karizmatik, daha ince planları olan esaslı bir villain yaratılamamış. Bir de esas oğlan var işte. Tom Cruise biraz yaşlanmış gözükmesine rağmen film boyunca tazı gibi koşturdu, atladı, zıpladı. Kendisine helal olsun diyoruz.


Peki filmde hiç mi güzel şey yoktu? Dubai’deki kum fırtınası sırasında yaşanan kovalamaca sahnesi gayet başarılıydı hakkını yemeyelim. Ama bana göre filmin en iyileri hemen aşağıda gördüğünüz muhteşem BMW i8 ve Paula Patton’ın üzerindeki yeşil elbisedir.


Sonuç olarak serinin takipçisiyseniz herşeye rağmen yine de gidip izlemenizi öneririm. Eğlenceli ve heyecanlı bir 2 saat geçirmeniz garanti. Benim bu kadar serzenişte bulunmamın nedeni ise televizyon serisine duyduğum nostaljik sevgi. İzlediğimiz, ismi sadece Ghost Protocol olan başka bir aksiyon filmi olsaydı üzerinde durmaya bile gerek olmazdı belki. Ama o ismin başında Mission Impossible geçiyorsa kimse kusura bakmasın daha zekice yazılmış bir senaryosu olan daha kaliteli bir film beklemek kaçınılmaz.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...