Sayfalar

24 Mayıs 2012

Jacob's Ladder


Jacobs’s Ladder’ı izlemeye başladığımda Vietnam Savaşı ve bu savaşın Amerikalı askerler üzerindeki olumsuz ve yıkıcı etkileri üzerine bir şeyler anlatma derdinde olan bir film bekliyordum. Hatta filmin son 5 dakikasına kadar da bu umudumu korudum ama meğerse amaç; izleyiciyi böyle bir beklentiye sokup sonra da ters köşeye yatırmakmış. Karşımızda bol dini referanslı, gerilim soslu, sonu sürprizli ve yürek burkan bir film var.
Film Vietnam’da bir çatışma sahnesiyle başlıyor. Devamında bu çatışma sırasında yaralanan Jacob’ın savaştan döndükten sonra yaşadığı travmaları izliyoruz. Bazı yaratıklar tarafından takip edildiğini düşünen Jacob sürekli olarak halüsinasyonlar görüyor. Filmin konusu hakkında  daha fazla detaya girmemek yerinde olacak ama neyin gerçek neyin rüya olduğu konusunda kafanızın karışacağı kesin.
Dini referansı bol bir film dedik o halde bu konuyu biraz açalım. Bu referansların ilki filmin ismi. Tevrat’ın birinci kitabı olan Yaratılış’ta Jacob’s Ladder “cennete çıkan merdiven” olarak geçmekte. Rivayete göre Jacob yani Yakup Peygamber bir seyahati sırasında dinlenmek üzere uzanır ve uykuya dalar. Rüyasında yeryüzünden gökyüzüne uzanan bir merdiven ve bu merdivenin basamaklarında inip çıkan Tanrı’nın meleklerini görür. Bu inanca göre Jacob’s Ladder ya da Yakub’un Merdiveni olarak adlandırılan bu merdiven maddi dünya ile ilahi dünya arasındaki bağlantı noktası olarak düşünülmektedir. Bir başka açıdan merdiven metaforunun filmde bilinçaltına da işaret etmek için kullanıldığını söylemek mümkün. Bu konuya sonra döneceğim ama önce dini referanslardan devam edelim. Ana karakter Jacob’ın isminin Yakup Peygamber’e gönderme olduğunu söylemiştik. Jacob’ın kız arkadaşı Jezzie ya da tam haliyle Jezebel ise putperest İsrail kraliçesinin ismi olarak Tevrat ve İncil’de yer alıyor. Hem de en günahkar kadın sıfatıyla. Jacob’ın yıllar önce ölmüş olan oğlu Gabe, yani Gabriel, yani Cebrail ise Tanrı’nın meleklerinden birinin adı. Son olarak Jacob’ın sorularına bir yanıt veren ve ordunun sırlarını anlatan Michael isimli kişiyi de Mikail olarak düşünmek mümkün.
Jacob’s Ladder gibi dini çağrışımları bol bir film yönetmen Adrian Lyne’nin filmografisinde biraz ayrıksı duruyor aslında. Yönetmenin şimdiye kadar çekmiş olduğu Flashdance (1983), Nine ½ Weeks (9,5 Hafta, 1986), Fatal Attraction (Öldüren Cazibe, 1987), Indecent Proposal (Ahlaksız Teklif, 1993), Lolita (1997), Unfaithful (Sadakatsiz, 2002) gibi filmlerin dikkat çeken özellikleri çoğunlukla cinselliğin ön planda olması ve erkeğin mahvına sebep olan kötücül bir kadının varlığı. Gerçi Jacob’s Ladder’da da Jezzie mutlu aile birliğini tehdit eden femme fatale kontenjanını layığıyla dolduruyor.  



Uyarı: Yazının buradan sonrası spoiler içerir

Merdiven metaforuna geri dönersek dört önemli sahne üzerinde durmak lazım. Bunların ilki filmin başlarında Jacob’ın metro istasyonunda çıkışa giden merdivenlerin kapalı olduğunu gördüğünde aşağı inmek zorunda kaldığı sahne. Burada Jacob’ın aşağı inerek girdiği karanlık tünelin aslında kendi bilinçaltı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Zaten gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu bilemediği olaylar zinciri de bu sahneden sonra başlıyor. Merdiven metaforunun yer aldığı ikinci sahnede Jacob’ın merdivenin basamaklarında oturan bir kadına fal baktırdığını görüyoruz. Ufak bir detay gibi görünse de filmin önemli sahnelerinden biri bu ve Jacob’ın yukarı çıkmasına onu aşağı çağıran Jezzie (günahkar kadın) engel oluyor.
Merdivene dair en önemli sahne ise kuşkusuz Michael ve Jacob arasındaki diyalog sahnesi. Ordunun askerlere verdiği “merdiven” isimli uyuşturucunun maruz kalan kişileri en ilkel, vahşi güdülerine, saldırganlığa “merdivenden aşağı indirmesi” başta işaret ettiğim ikiliği çarpıcı bir şekilde gösteriyor. Filmin sonunda Jacob’ın oğlu Gabe’in yani Cebrail’in elinden tutarak merdivenden aydınlıklar içindeki yukarıya çıkması ise maddi dünyadan ilahi dünyaya geçişi sağlayan Yakub’un merdiveni olarak anlamını buluyor. Nasıl ki Kutsal Kitap’a göre Yakup rüyasında bu merdiveni görmüşse, Jacob da kendi rüyasında cennette çıkan merdiveni görmüştür.
Şimdiye kadar söylediğim herşeyi bir kenara koyarsak Jacob’s Ladder’ın öyküsü en temelde ölmekten ve ölünce cehenneme gitmekten çok korkan bir adamın hikayesi aslında. Kim bilir, ölüme en yakın olduğu anda insan gerçekten böyle hissediyor olabilir. Film bittikten sonra Jacob için üzülmemek elde değil. Tabi bunda, film boyunca yüzündeki acılı ve şaşkın ifadesiyle gibi müthiş bir oyunculuk sergileyerek kendisine hayran bırakan Tim Robbins’in de çok büyük etkisi var. Son bir alkış da filmin ismini Türkçe’ye “Dehşetin Nefesi” olarak çeviren yaratıcı zekalara gelsin. 


2 yorum:

  1. unfaithful'u izlemedim ama bütün seks sahnelerini biliyorum! en az 50'şer kez izlemişimdir! hepsi de manyaktı!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben izledim ama hiçbir seks sahnesini hatırlamıyorum, kendimden şüphe ettirdin.

      Sil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...