Sayfalar

23 Mart 2011

Hereafter

Daha önceki yazımda 2011’in beklenen filmleri arasında saydığım Hereafter (Öteki Dünya) ülkemizde gösterime girmeden önce, filmin yönetmeni Clint Eastwood tarafından Japonya’daki gösteriminin iptal edilmesi ile gündeme geldi. İptalin nedeni ise filmin başındaki tsunami sahneleriydi. Tam da Japonya böylesi bir felaketin zararlarıyla dünyanın gündemindeyken filmin tamamının değil ama başlangıç noktasının tsunami ile bağlantılı olması kaderin tuhaf bir cilvesi olsa gerek.
Günlük güneşlik bir havada, masmavi bir plaj ve cıvıl cıvıl insanların görüntüsüyle açılan film birden kabaran dev dalgaların saldırısıyla seyircisini daha ilk 5 dakika içinde heyecanlandırmasını biliyor. Üstelik bunu klasik Hollywood felaket filmlerinin abartısına kaçmadan yapıyor. Ama maalesef filmin geri kalanı Hollywood klişelerinin tekrarından başka bir şey değil. Buraya geri döneceğiz ama önce spoilera kaçmadan filmin konusundan biraz bahsedelim. Hikayede üç farklı ülkeden üç ana karakter var: ölülerle iletişim kurabilen ama bu yeteneğinden hiç memnun olmayan eski medyum George Amerika’da yaşıyor; ünlü bir haber sunucusu olan Fransız Marie sevgilisiyle birlikte tatil için gittiği bir Uzakdoğu ülkesinde yaşanan tsunamiden sağ kurtulanlar arasında, ancak felaket sonrasında birkaç dakikalığına kalbi durup ölüm anını yaşadığı için hayatına eskisi gibi devam etmekte zorlanıyor. İngiltere’de yaşayan Marcus ise tahmini 10 yaşlarında, ikizi Jason’un ölümü yüzünden derin sarsıntı içinde.
Film boyunca birbirinden habersiz bu üç insanın hikayesini izliyor ve yollarının kesişmesini bekliyoruz. Ancak bu bekleyiş zaman zaman sıkıcı hale geliyor. Daha önce de yolları kesişen farklı karakter hikayeleri izlemiştik ama bu sefer karşımızda çok vasat bir örnek var. Çünkü üç öykü de biraz üstünkörü ve yüzeysel geçilmiş. Şakaklarına kır düşmüş saçlarıyla Bourne serisindeki dinamik aksiyon karakterinden uzakta, sakin bir performans sergileyen Matt Damon’ın canlandırdığı George çok para kazandığı medyumluk işini, ölüler etrafındayken hayatına devam edemediği için bırakmış, bir fabrikada işçi olarak çalışıyor. Gittiği yemek kursunda tanıştığı Melanie oldukça itici, yapmacık ve zorlama bir karakter olarak sırf romantik bir şeyler izleyelim diye senaryoya eklenmiş gibi. George’un çalıştığı fabrikada ise işten çıkarmalar yaşanıyor ama bu vesileyle herhangi bir sistem eleştirisi yapıldığı da yok. Tamam, bir Hollywood filminde eleştiri beklemek abesle iştigal ama o zaman bu işten çıkarma mevzusunun filmde ne gereği var diye de düşünüyor insan.


Fransız sunucu Marie ise ölüm anında gördükleri ve hissettikleri yüzünden öteki dünyanın varlığını sorgulamaya başlıyor. Ancak kalbinin durduğu o birkaç dakikada gördüğü ve dolayısıyla bizim de gördüğümüz şey gri gölgeler içindeki karanlık siluetlerden başka bir şey değil. Yani öldüğümüz zaman gideceğimiz yerde karanlıkta başka ölülerle birlikte ayakta dikileceksek bana göre merak edecek pek bir şey yokmuş gibi görünüyor ve bu noktada Marie’nin sorgulamaları da biraz boş kalıyor. Para, başarı ve ün sahibi bir insanın böyle bir felaketi deneyimledikten sonra ölümü ve hayatı ya da başka bir deyişle maneviyatı düşünmeye başlaması son derece olağan elbette ama Marie’nin düşünce balonları ne yazık ki doldurulmamış.
En inandırıcı hikaye ise küçük Marcus’a ait. Tabi bunda küçük oyuncuların da payı büyük. İkizinin kaybının verdiği acıyı sessiz ve küskün bir biçimde hissettirmeyi doğallıkla başarıyor.


Gelelim yaşlı kurt Clint Eastwood’a. Kendisi yönetmen olarak pek çok iyi filme imza attı şimdiye kadar. Unforgiven (1992), Mystic River (2003), Million Dolar Baby (2004), Changeling (2008) bunlardan birkaçı. Ancak olumlu beklentilerle vizyona girmesini bile beklemeden izlediğim Hereafter benim için hayal kırıklığından başka bir şey olmadı. Filmin afişine dikkatle baktığınızda “Touched by death. Changed by life” sloganını göreceksiniz. Filmi izlediğinizde de ölüm tarafından dokunulmuş üç kişinin hikayesiyle karşılaşacağınız kesin, ancak hayat sayesinde değiştiklerini söylemek bu film için biraz iddialı olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...