Süper
kahraman filmlerini her zaman sevmişimdir. Çizgi romanlarının takipçisi olmasam
da sıradan insanların mucizevi bir şekilde edindikleri süper güçleri sayesinde
kötü adamları tepelemelerine dayalı aslında son derece standart hikayeler
anlatan bu tarz filmleri hiç kaçırmam. Bu yüzden “dördü bir yerde” The Avengers
sabırsızlıkla beklediğim ve sinema salonundan keyifle ayrıldığım bir film oldu.
Çizgi
romandaki Yenilmezler ekibinin kadrosu biraz daha kalabalık olsa da filmde
başlangıç olarak Iron Man, Hulk, Thor ve Captain America’yı görüyoruz. Hepsinin
tek başına ana kahraman oldukları kendi filmleri ve ayrı hikayeleri var. Ancak The
Avengers’dan keyif almak için bu kahramanların geçmişlerini bilmeye gerek
olmayacak bir senaryo yazılmış ve bence çok da isabetli olmuş. Yine de bu türün
meraklısıysanız o filmleri de izlemeniz gerekir derim.
X-Men’den
sonra bir sürü süper kahramanı omuz omuza savaşırken görmeye alışkın olmayan
biz faniler için The Avengers adeta Brezilya milli takımı gibi. Ancak bence içlerinde
en sevileni ve en öne çıkanı kesinlikle Iron Man. Robert Downey Jr.’ın müthiş
bir performansla canlandırdığı Tony Stark dahi, karizmatik ve eğlenceli bir
karakter olarak diğerlerinden fazlasıyla rol çalıyor. The Avengers onsuz eksik
bir film olurdu.
Yenilmezler’in
ikinci adamı ise şüphesiz Hulk. Daha önce Eric Bana ve Edward Norton’ın hayat
verdiği yeşil dev adam için Mark Ruffalo ismini duyduğumda kafamda soru
işaretleri oluşsa da filmi izleyince hepsi uçup gitti. Özellikle Hulk ve kötü
adam Loki arasındaki kapışma (?) anı filmin en eğlenceli sahnesiydi.
Gelelim
Tanrı Thor’a. Filmin tek kötüsü Loki’nin üvey biraderi Thor kırmızı pelerini,
kaslı kolları ve iyilik dolu kocaman kalbiyle –tabi çekicini de unutmayalım- süper
de olsa neticede ölümlü diğer kahramanlarla birlikte alçak gönüllülükle
savaşıyor. Yani düşünsenize adam Tanrı! Demir Adam’mış, Yeşil Adam’mış hepsi
onun yanında tırt kalır. Öhöm neyse, Chris Hemsworth takipteyim canım, yeni
filmlerini bekliyorum öptüm!
Takımın
en sünepesi ise Captain America. Zaten kendi adını taşıyan filmi de gayet
sıradandı. O filmi seyredenler hatırlayacaklardır, Tony Stark’ın babası ile
bizim Captain arasında bir miktar çekişme yaşanmıştı. Hatta ona istinaden The
Avengers’da “senin babanı da hiç sevmezdim Demir Oğlan” gibisinden bir diyalog
bekledim ama yanıldım.
Bu
kadar süper kahraman arasında nispeten normal kahramanlar olarak yer alan Black
Widow ve Hawkeye’a da değinmeden geçmek olmaz. Ajanlık bürosu S.H.I.E.L.D’in birer
casusu olan bu ikilinin en büyük eksiği kendilerine ait birer filmlerinin
olmayışı ve dolayısıyla geçmişleri hakkında fazla bir şey bilmeyişimiz. Jeremy
Renner’ı her ne kadar odunsu bulsam da hedefe bakmadan fırlattığı oklarla “cool
aksiyon kahramanı” alanında kariyerine devam edeceğini göstermiş oldu. Scarlett
içinse fazla söze gerek yok, siyah, dar kıyafetler içinde dövüşen seksi kadın
rolüne gayet yakışmış.
Filmin
biricik kötüsü ise, Thor filminin de kötü karakteri olan kıskanç, kompleksli ve
ezik Loki. İsmini duymaya devam edeceğimiz aktörler arasında yer alan Tom
Hiddleston tarafından sinsi ve soğukkanlı biçimde canlandırılan Loki’nin neyine
güvenip bu kadar güçlü kahramana kafa tuttuğunu anlamak ise zor.
Devam
filminin 2014 yılında geleceği müjdelenen The Avengers bir fantastik aksiyon
filminden beklenen herşeyi (heyecan, etkileyici dövüş koreografileri, bol
patlama, yıkım, görsel efekt vs.) fazlasıyla karşılıyor. Ayrıca gerçekten akılda
kalıcı ve sağlam esprileri var. Klişeymiş, propagandaymış evet onlar da sonuna
kadar var ama nerde yok ki, yani çok da ciddiye almamak lazım. Kısacası eğlenmek
ve gerçek dünyayı bi süreliğine unutmak istiyorsanız mutlaka izleyin. Ama artık
alışıldığı üzere jenerik bitmeden salonu terk etmeyin, devam filmine ilişkin
ipucunu kaçırmayın ;)