Yukarıdaki klişe başlığa bakıp aldanmayın. Günümüzün tüketmekten başka işe yaramayan bireylerine para harcamak için yeni bir bahane sağlayan Sevgililer Günü, Anneler -Babalar Günü gibi bilimum özel (?) günlerden hiç haz etmem. Yandaki tanım da Sevgililer Günü hakkındaki düşüncelerime birebir uyuyor zaten. Dolayısıyla 14 Şubatta ister tek başına, isterse sevgilisiyle evde oturup film izlemeyi düşünenler için hazırladığım film listesi kadın dergilerindeki önerilere pek benzemeyecek baştan söyleyeyim. Aşkın romantik-komedilerdeki sıradan ve yüzeysel haline özenip, duyguların yoğunluğunun kırmızı güllerle, kalp şeklindeki objelerle veya tek taş yüzüklerle ifade edilebileceğini sananlar hiç zahmet edip de izlemeye kalkmasınlar, zira onlara biraz ağır kaçabilir. Çünkü kısa listemdeki bu filmlerin aşk filmi değil de aşk'ı anlatan filmler olduğunu düşünüyorum.
Dolls (2002)
Ne zaman izlesem hala etkisinde kaldığım bir filmdir Dolls. Birbirinden farklı üç hikayesi var ve üçü de gerçekten insanın içini burkuyor. Film boyunca büyüleyen görselliği de lezzetli bir pastanın üzerindeki krema gibi. Az diyaloglu senaryosu standart Hollywood filmlerine alışkın seyirci için biraz sıkıcı gelebilir ama duyguları ifade etmek için bazen kelimelerin gereksiz olduğunu anlıyorsunuz. Henüz izlemediyseniz şiddetle tavsiye ediyorum.
Bin-jip (2004)
Derdini anlatmak için kelimelere başvurmayan bir film daha. Yönetmen Kim Ki-Duk'un en özel filmlerinden biri. Birbiriyle tek kelime konuşmadan aşık olan bir çiftin hikayesi kimine belki fantastik gelecek olsa da oyuncuların beden dili ve yüz ifadeleri aşkı, hüznü ve yalnızlığı o kadar iyi anlatıyor ki konuşsalar bütün büyü bozulacakmış gibi hissediyorsunuz. Filmdeki tek müzik olan Natacha Atlas'ın Gafsa şarkısı da ayrıca akıllara zarar.
2046 (2004)
Listenin çoğunluğunu Uzakdoğu filmlerinin oluşturduğunun farkındayım ama aşkı da yalnızlığı da batılılardan daha iyi anlattıklarını düşünüyorum. Wong Kar Wai'nin aynı güzellikteki In the Mood For Love (2000) filminin devamı niteliğindeki 2046 ilk filmdeki suskunluğa inat, düşündürücü replikleriyle insanı vuruyor. Çekim açıları, görsel ziyafeti ve müzikleri ile şiir gibi bir film. "Love is all a matter of timing. It's no good meeting the right person too soon or too late. If i'd live in another time or place... My story might have had a very different ending". Filmden muhteşem bir şarkı içinse buradan buyurun.
Blue Valentine (2010)
Blue Valentine, kadın-erkek ilişkisi ve aşka dair klişelerden uzak, sahici bir film. Bir ilişkinin hem başlangıçtaki cıvıltılı halleri hem de bitişinde yaşanan sancılar birbirine paralel ve gerçekçi bir biçimde anlatılıyor. Öyle ki platonik ya da karşılıklı fark etmez birisine aşık olmuş herkes bu filmde empati kuracak birşeyler bulacaktır. Fedakarlığın, bağlılığın, yalnızlığın, ayrılığın ve tabi ki aşkın bu abartısız ve can yakan anlatımını şimdiye kadar izlemediyseniz çok şey kaçırmışsınız demektir.
Perfect Sense (2011)
Kısa listemin son filmi de Perfect Sense. Son zamanlarda izlediğim en etkileyici filmlerden biri oldu. İnsan hangi duyusunun etkisiyle aşık olur, gördüklerine mi vurulur, duyduğu sözlerden mi etkilenir? Sevgilinin kokusu mudur baştan çıkaran yoksa ellerin birbirine değmesi midir kalbi deli çarptıran? "Yeryüzündeki Son Aşk" gibi dandik ve filmle alakasız bir çeviriyle gösterime girdiğinden izleyiciyi romantik beklentiler içerisine soksa da klasik bir aşk filmi olmadığını, günlük hayatımızda kimi zaman çok da tadına varmadan gerçekleştirdiğimiz rutinlere dair de düşündürdüğünü, şaşırttığını ve sorularla başbaşa bıraktığını ayrıca belirteyim.
daha çok yaz
YanıtlaSilben de öyle istiyorum ama bi türlü beceremiyorum
YanıtlaSilisteyip de beceremediğim çok şey olduğundan hak verdim, susayım..
YanıtlaSilI love Kim Ki-Duk, and Kar Wai, and Kitano... They were fascinated by movies...
YanıtlaSil